Hedef dediğimiz zaman yetiştirilecek bireyde bulunması uygun görülen, eğitim yoluyla kazandırabilir istendik özellikler kastedilir.
Eğitim-öğretimde hedefler basitten karmaşığa, kolaydan zora ve bilinenden bilinmeyene, somuttan soyuta birbirinin önkoşulu olacak şekilde aşamalı (taksonomik) olarak sıralanır.
Bu anlamda en uygun sınıflandırma BLOOM tarafından yapılmıştır. Buna göre hedeflerin aşaması şu şekildedir:
BLOOM TAKSONOMİSİ
A) BİLİŞSEL (Kognitif) ALAN: Bilginin edinilmesi ve uygulanması ile ilgili olan alandır. Basitten zora doğru Bilgi, Kavrama, Uygulama, Analiz, Sentez ve Değerlendirme aşamalarından oluşur.
Bilgi düzeyi önceden öğrenilenleri hatırlamaya da tanımaya dayanır.
Kavrama, açıklama ve yorumlama ile ilgilidir. Öğrenci bilgi düzeyinde kazanılan davranışları özümser, anlamını yakalar. Olayları ilişkilendirebilir ve kendi cümleleriyle ifade edebilir.
Uygulama aşaması, kullanabilme ve problem çözebilme ile ilgilidir. Öğrencinin öğrendiklerini yeni bir durumda kullanması, kendisi için yeni olan bir sorunu çözmesi söz konusudur.
Analiz aşaması bilgilerin ayrıştırılması, sınıflandırılması, ilişkilendirilmesi ve karşılaştırılması gibi yeterlilikleri içerir.
Sentez aşamasında bilgilerin kullanımıyla özgün ve yeni bir ürün ortaya koyabilir.
Değerlendirme aşamasında ise görüş belirterek, çözüm önerilerinde bulunabilir ve değerlendirme yapabilir. Bilişsel alanın en üst basamağıdır.
B) DUYUŞSAL (Efektif) ALAN
Bir nesne, bir olay, bir konuya karşı; ilgi, tutum, tavır ve duygu gibi davranış eğilimlerini içerir. Alma, Tepkide Bulunma, Değer Verme, Örgütleme ve Niteleme aşamalarından oluşur.
Alma, bir bilgi, konu, olaya karşı dikkat etme, farkında olma ve seçici davranmadır. Tutum geliştirebilmek için almanın gerçekleşmesi gerekir.
Tepkide bulunma yani uyarıcılara karşı bilinçli olarak cevap vermedir.
Değer verme, kişinin nesne ve olgulara değer biçmesi, önem vermesiyle ilişkilidir.
Örgütleme, kişinin benimsediği değerleri kendi içinde ve de birbirleriyle karşılaştırması, aralarındaki ilişkileri belirlemesi, bütünleştirerek yeni değerler oluşturmasıdır.
Niteleme (Kişilik Haline Getirme),kişinin benimsediği değerlerle tutarlı davranmasını gerektiren özellikleri içerir. Kişi değerlerine uygun davranış kalıbı ve yaşam felsefesi geliştirir.
C) DEVİNİŞSEL (Psikomotor) ALAN
Belirli fiziksel hareketlerin belli bir sırayla, doğru, hızlı ve otomatik olarak yapılması sonucunda ortaya çıkan, zihin-kas koordinasyonu ve psikolojik süreçlerin kontrolü ile gerçekleşen mekanik hareketlerdir.
Bu alanla ilgili sınıflamayı Simpson yapmıştır.
Algılama (Uyarılma), Kurulma (Hazırlık), Kılavuzla Yapma, Mekanikleşme-Beceri Haline Getirme, Uyma (Adaptasyon) ve Yaratma aşamalarından oluşur.
Algılama, devinişsel ve bilişsel bir süreçtir. Davranışın tümünü veya parçalarını duyu organlarıyla fark etme/hissetme söz konusudur.
Kurulma, vücudu, organları belli bir davranış için hazır hale getirmedir.
Kılavuzla yapma, kişinin bir başka kişi veya nesne yardımıyla davranışı yapması ya da taklit etmesidir.
Mekanikleşme, öğrenilen faaliyeti otomatik hale getirme, kılavuz olmadan kendiliğinden yapma, beceri haline getirmedir.
Uyma, becerinin başka bir benzer alana uyarlanabilmesidir. Transfer etme, değiştirme, genelleme gibi.
Yaratma aşaması, bilişsel alanın sentez basamağıdır. Ortaya bir şey, üretim koyma söz konusudur.
Bloom taksonomisi yıllar içerisinde güncellenmiştir.
Orijinal taksonomi ile güncel taksonomi arasındaki farklar:
- Bilgi” basamağı “hatırlama” olarak revize edilip, taksonomi isim formdan fiil forma dönüşmüştür.
- Sentez yapmanın değerlendirme yapmaktan daha zor olacağı fikrinin yaygın olarak kabul edilmesi nedeniyle, sentez basamağının yeri değerlendirme ile yer değiştirmiştir.
- Üst düzey düşünme süreçlerini daha çok vurgulayan yaratma kavramı en üst basamakta yer almıştır.
EĞİTİMDE DRAMA ve HEDEF İLİŞKİSİ
Dramanın eğitimde bir öğretim yöntemi olarak uygulanması bilişsel, duyuşsal ve devinişsel yetileri geliştirir çünkü katılımcılar dramatik bir ortamda yer alarak öğrenme sürecine zihinsel, fiziksel ve duygusal katılım yoluyla bizzat dahil olur.
Yapılan araştırmalar, yaparak-yaşayarak öğrenmenin kalıcılığının çok daha yüksek oranda olduğunu ortaya koymuştur. Buna göre;
• Okuduklarımızın %10’unu,
• İşittiklerimizin % 20’sini,
• Gördüklerimizin, %30’unu
• Hem görüp hem işittiklerimizin % 50’sini,
• Görüp, işitip, söylediklerimizin % 80’ini,
• Hem görüp, hem işitip, hem söyleyip hem de yaptıklarımızın ise % 90’ını hatırladığımızı gösteriyor.

Bir enstrümanın başına geçip ona dokunmadan çalabilmek ya da eline boyaları alıp boyamadan resim yapabilmek nasıl ki mümkün değilse; ezbere bilgiler ve tanımlarla öğrencinin yüklendiği pasif öğrenme modelinin değişmesi gerektiği bir gerçektir.
Konuya ilişkin çarpıcı ve doğrudan bir örnek vererek yazımı sonlandıracağım, görme ve işitme engellilerin dünyasını anlamak sözlüklere göre yapılmış tanımları ezberlemekle mümkün değildir. “Karanlıkta Diyalog” ve “Sessizlikte Diyalog” sergileri katılımcı olmamızı sağlayarak bize bunu yaşatmayı başarmıştır.
İşte, drama yöntemi de katılımcıların doğaçlamalar ve oyunsu süreçlerle yaparak-yaşayarak öğrenmesini sağlar. Sosyal bilimlerden fen bilimlere, reklamcılıktan oyunculuğa pek çok disiplinde, büyük küçük bütün katılımcılara uygulanabilir.